Kitap, Kedi, Kahve'den Ayşenur beni mim mi yoksa tag mi karar veremediği ama benim tag olarak düşündüğüm bu tage etikitlemiş. Bu tagde kitapların baş harflerinden isminizi veya blog isminizi yazmaya çalışıyorsunuz. Gördüğünüz üzere benim pek kitapların baş harflerinden olmadı.
Ve ben de Naz'lı Kitaplık , Athena'nın Güncesi ve Part of the Book bloglarını bu tage etiketliyorum. :)
Baskı Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Apendos
Seri Sıralaması: #1
Çevirmen: Meltem Türkmen
Kitap Kokusu Puanı: 4/5
Kalbini sadece bir kez verebilirsin; ondan sonraki her şey ilk aşkının peşinden gelir.Fırsatçı'ya uzun zamandır yorum yazmayı düşünüyordum. Aslında kitabı bitirdikten hemen sonra taze taze yazmayı daha çok seviyorum ama okul nedeniyle belki biraz da üşengeçliğim nedeniyle ancak bir ay sonraya vakit ayırabildim. Fırsatçı, okumayı istediğim ama listenin pek de üst sıralarında olmayan bir kitaptı ve kitap hakkında pek de bir şey bilmiyordum. Yorumuna güvendiğim bloggerlar ve arkadaşlarımdan geçerli not alınca bir heves başlayayım bari dedim.
Her fırsattan istifade etmesiyle bilinen sivri dilli Olivia Kaspen, akılsızca çekip gitmesine izin verdiği eski erkek arkadaşı Caleb Drake ile şans eseri karşılaşınca kendisini ilk aşkıyla ikinci bir şans isterken bulur.
Caleb'ın hafızasını kaybettiğini öğrenen Olivia, onu geri kazanmak için ne kadar ileri gidebileceğine karar vermelidir. Ancak gerçek kimliğini ve kötü geçmişlerini gizli tutmaya çalışan Olivia'nın en büyük engeli Caleb'ın kurnaz yeni kız arkadaşı, Leah Smith'tir. Böylece bu iki hırslı kadın arasında kendilerini hatırlamayan bir adamı elde etmek için girdikleri vahşi bir mücadele başlar. Ama çok geçmeden Olivia, bir zamanlar kendisinin olanı almak için savaşırken yalanlarının sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalır.
Peki, aÅŸk her ÅŸeyi affeder mi?
Olivia Kaspen, bir ağacın altında ultra seksi Caleb'e aşık olan kız. Aşık olmaması zaten bir hayli zor. Eğer sert ve asla taviz vermeyen karakterleri seviyorsanız Olivia bir kaç hareketi dışında kesinlikle bu tanıma uyuyor. Yani tam seveceğim bir karakter. Olivia ve Caleb bir ağacın altında aşık oluyorlar ama her aşık kitap karakterleri gibi mutlu bir son için çabalamaları gerekmektedir. Tüm seriyi okuyunca ilk kitabına dair yorum yapmak çok zor, şimdi tüm yazıyı silip bu postu seri yorumuna çevirmemek için kendimi zor tutuyorum. Neyse ,devam etmeye çalışalım. :D
Aslında konudan pek bahsetmeye gerek yok zaten arka kapak yazısında her şey açıkça ifade edilmiş. Olivia ve Caleb söylemeyeceğim bir sebep dolayısıyla 3 yıl önce ayrılıyor. Ayrılık her ikisi için de zor olsa da uzun yıllar birbirlerini görmüyorlar ta ki gökyüzünün kızıl rengi aldığı o güne kadar. İşte bundan sonra olaylar başlıyor. Caleb, hafızasını kaybetmiştir ve Olivia bundan istifade ederek ayrılma sebeplerini unuttuğunu düşünerek Caleb ile yeniden bir ilişki başlatmak istiyordur. Yani gerçekten fırsatçı. Olivia her ne kadar ayrılma sebeplerini unuttuğunu düşünerek sevinse de ayrıldıktan sonra Caleb'in hayatına giren bir Tehlikeli Kızıl vardır. Leah Smith. Olivia sadece fırsatçı ve sivri dilli iken Leah aklınıza gelebilecek her türlü pisliğe bulaşmaya müsait ve hayatınız karartacak kadar da tehlikeli. Çoğu kitapta görmeye alışık olduğumuz iki erkek bir kız tiplemesinden ziyade bu seride 1 erkek ve 2 kız durumu belki kitabın bu kadar sevilmesinde en önemli bir sebeplerinden biri olduğunu düşünüyorum.
Yazarın dili çok basit ama etkileyici. Fisher, okuyucaları etkileyebilmek için süslü kelimelere ihtiyaç olmadığını çok güzel bir şekilde bizlere göstermiş. Yazarın dili ile ilgili tek sıkıntı zaman geçişlerinde sıkıntı olması, fazla hızlıydı bir bakıyorsunuz 3 hafta geçmiş. 1 puan kırmamın en önemli sebebi de durumdu.
Son olarak, kitabı öneriyorum. Eğer sıkı bir NA okuru iseniz ve bu kitaba zaman ayırmıyor iseniz çok büyük yanlış yapıyorsunuz.
Serinin diğer kitapları sırasıyla; Tehlikeli Kızıl , Hırsız.
Tehlikeli Kızıl Leah , Hırsız ise Caleb'in bakış açısı yazılmış. Bu da serinin bir artısı diyebiliriz. 3 kitap 3 bakış açısı.
Not: Caleb için atacağım fangirl çığlıklarını Hırsız yorumuna saklıyorum.
Not 2: Alıntı resmini kendi ellerimle yaptım. :P Beceriksiz olduğum gerçeğini suratıma vurabilirsiniz. :D
Not 3: Collen Hoover ve Tarryn Fisher'ın birlikte yazdığı Never Never kitabının kapağı yayınlandı. Bu kitap okunur işte !!
- Kalbini sadece bir kez verebilirsin; ondan sonraki her şey ilk aşkının peşinden gelir.
- Sonra gitti. O gittikten saatler sonra bile kokusunu hala koridorda duyabiliyordum. Dairem onsuz soÄŸuk ve boÅŸ geliyordu bana.
- Çünkü onunla tanışana kadar kimseye ihtiyacım yoktu.
- Birini sevmek, kendini mutlu etmekten daha çok şey demektir. Onun senin olduğundan daha mutlu olmasını istemelisin.
- Hayat dengesiz bir çıtanın üzerinde duruyordu, güvenli bir şekilde üstünde durabilir ya da düşebilirdik.
- Bence bir kere kalbini verdin mi bir daha geri alamazsın. Geri kalan hayatında sadece kalbin sendeymiş gibi yaparsın.
- Her şey bitmişti artık -ben,o-biz. Sonsuza kadar değişmiştik. Yaşamak istemiyordum.
- Bencilsinve sertsin, gökyüzünden düşüp ayağına kadar gelen güzel hiçbir şeyin değerini bilmiyorsun.
- Aşk kötü şeylerin üstesinden her zaman gelmez.
1) İlk Hayranlığım: Açlık Oyunları. İlk seriyi bitirdiğimde her gün kitapları açıp tekrar tekrar okuyordum. Filmini de , film izlemeyi sevmesem bile en az 3 defa izlemişimdir ve bu benim için büyük bir sayı. :D Ama eski hayranlığım devam etmiyor. Eğer sizin devam ediyor ise Ölüm Oyunu kitabını okuduktan sonra büyük ihtimalle devam etmez.
2) Favori Serim: İşte beklediğim soru !! YÜRÜYEN KENTLER. Bu serini mükemmelliği ile ilgili seri yazabilirim, o derece seviyorum. Fazla söze gerek yok. OKUYUN.
3) Favori Kitabım: Golem ve Cin. Kuşkusuz şu ana dek okuduğum en güzel kitaplardan biriydi. Daha fazla bilgiyi ve övgüyü yorumumda bulabilirsiniz.
- Başkadenize Döüş - Danielle Martinigol | 3/5
- Kış Güneşi - J.Lynn | 1/5
- Fırsatçı - Tarryn Fisher | 4/5
- Araf - Jamie McGuire | 1/5
- Ben Malala - Malala Yusufzay | 4/5
- Tehlikeli Kızıl - Tarryn Fisher | 4/5
- Hırsız - Tarryn Fisher | 140/312
Ayrıca eylül ayında yayınlanan kitaplar ile ilgili yayınladığım yazıya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. ^_^
Jennifer L. Armentrout - DireniÅŸ | Lux-5
Christina Baker Kline - Öksüzler TreniR.E.M. dinleyecektim.Ama gerçek hayat hiç de öyle havalı değil, inanın bana.Luxen'lerin geldiği o gece her şey değişti ve Daemon gitti.Geri gelecek mi, bilmiyorum.Saf mı değiştirdi, hiçbir ? krim yok.Beni hâlâ seviyor mu, emin değilim.Eğer Luxen işgalinden kurtulabilmek için az da olsa birşansımız varsa, bu ancak düşman ile işbirliği yaparsak mümkün olacak.Hangi düşmanla mı?Bir tahminin vardır eminim ?Dünyaca ünlü usta yazar Jennifer Armentrout'un efsane serisi LUX, son kitap DİRENİŞ ile tozu dumana katıyor.
Bazen içinizdeki çocuk geçmiÅŸinizde hapsolur ve siz o çocuÄŸu kurtarmak için tüm umutlara sımsıkı sarılırsınız…Anna McPartlin - Gecenin Ardından Gün DoÄŸar
Binlerce çocuk düşünün, ya ailesini hiç tanımamış ya da ailesini kaybetmiş. Kimsesiz çocukları düşünün, gülen gözleriyle size bakan. Tek istedikleri sıcak bir yuvayken, tek umutları ise onları bilinmeyen geleceklerine taşıyan Öksüzler Treni'dir.
1929 yılı Amerika'sında Vivian Daly de o trende yolculuk eden çocuklardan sadece biridir. Küçük yaÅŸta hayatın zorluklarıyla karşılaÅŸan Vivian, bir ÅŸekilde kaderine yön vermek zorundadır. Bunu gerçekleÅŸtirme gücünü de ona nereden geldiÄŸini hatırlatan aile yadigârı kolyesinde bulacaktır…
On yedi yaşındaki Molly Ayer, son şansını da tüketmek üzere olduğunun farkındadır. Ona bakmakla yükümlü olan aileyle arası iyice açılan Molly'nin tek şansı, kamu hizmeti adına doksan bir yaşındaki yaşlı bir kadının çatı katını temizlemeye bağlıdır. Molly bu işi gönülsüzce yapacak olsa da aslında o yaşlı kadınla ne kadar çok ortak yönleri olduğunu yaşayarak öğrenecek ve geçmişte hapsolan ruhlarını özgür bırakma yollarını onunla birlikte keşfedecektir.
Öksüzler Treni ikinci şansları, beklenmedik dostlukları ve bizi kim olduğumuzu keşfetmekten alıkoyan sırları barındıran muhteşem bir roman.
Gecenin Ardından Gün Doğar
Ölümün ardından yaşam doğar
En karanlık zamanlarında etrafına bak
Çünkü hiçbir zaman yalnız değilsin Seviliyorsun
Kıyısında acının ve mutluluÄŸun taÅŸlarını biriktiren bir nehirdir hayat…
Hayata dair umut ışığını yitiren genç bir kadın…
Ve onu bir an olsun yalnız bırakmayan vefakâr dostları…
Emma için gelecek belirsizliklerle doludur. Trajik bir vedanın, yeni başlangıçlar için ona yol gösteren bir rehbere dönüşebileceği aklının ucundan bile geçmezken, hayat onu şaşırtmaya devam etmektedir. Tabii en yakınındaki insanları da.
Mutluluğun elinden kayıp gittiğine ve onu bir daha bulamayacağına inanan Emma'nın yeniden gülümseyebilmesinin acı tatlı hikâyesinde kendinizden çok şey bulacaksınız.
4 Puan
Yorum: Laini Taylor - Duman ve Kemiğin Kızı (Duman ve Kemiğin Kızı #1)
9/12/2014 06:01:00 ÖS
Sayfa Sayısı: 434
Baskı Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Artemis
Çevirmen: Uğur Mehter
Kitap Kokusu Puanı: 4/5
Bir zamanlar şeytanın ininde, yerde tüylerle oynayan masum bir kızdı.
O, artık masum değil...
Bir varmış bir yokmuş, daha önce Melekleri konu alan kitap okumayan bir Hilal varmış ve açılışı bu güzel kitap ile yapmış.Bir de Artemis adında serileri yarım bırakan bir yayıncı varmış.
Yine Artemis, yine devam etmeyen bir seri. Aslında bu yazıyı Artemis dayalı yapmak isterdim ama olan şu güzelim kitaba olacak maalesef.
Dediğim gibi daha önce melekler ile ilgili kitap okumadım. Yani benim için bir ilk kitabıydı. Fantastik kitapları severim ama işin içine cadı, melek ve buna benzer varlıklar girince hoşuma gitmeyeceğini düşündüğümden daha önce bunlarla ilgili bir kitap okumamıştım. Açılışı da çok doğru bir kitapla yaptığımı düşünüyorum. Doğru kitap,yanlış yayınevi. Güzelim seriler ellerinde çocuk oyuncağı oluyor. Yeni seriler çıkartacakları duyunca zaten devamı gelmez diyerek arka kapak yazısını bile okumadığım zamanlar var. Ama Allah var, güzel kitaplar çıkartıyorlar. İngilizcem kitap okuyacak kadar da olmadığı için maalesef yayınlasınlar diye gözlerinin içine bakıyorum. Yani ne kadar laf atarsam atayım kitaplarını almayıp İngilizce okumak gibi bir seçeneğim olmayınca ettiğim lafla kalıyorum. Neyse, ben kitaba geri dönüyorum...
Öncelikle yazarın hayal gücüne bir şapka çıkarmak gerekiyor. Kitabının son kısımlarında öyle bir hal alıyor ki. İdrak etmekte zorlandım ve şaşkın şaşkın pembe saçlı yazarı düşleyerek hayran hayran kitaba baktım.
Karou, Prag'ta yaşayan normal bir kız değil. Kitap başta kazanıyor zaten. Yani, lisede okuyan ve yeni kasabaya taşınan aklı bir karış havada bir karakter değil. Mavi saçları dilek kolyesi, avuçlarındaki hamsa dövmeleri ve Brimstone için ülke ülke gezip diş toplayan bambaşka bir karakter. Kitabı aldığımda ve okumaya başladığımda içeriği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Size yazdığım şu birkaç bilgiyi bile bilmiyordum. Zaten arka kapak yazısında da bir bilgi yok ama bu gizemli bir hava kattığı için bence gayet güzel olmuş.
Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: ON8
Dili: Türkçe
Yayınevi: ON8
Çevirmen: Cansu Kınalı
Goodreads Puanı: 4,50/5
Kitap Kokusu Puanı: 3/5100Dünya Konfederasyonu artık yüzden fazla dünyaya ev sahipliği yaparken, koloniler arasında kaçak yerleşimcilik hızla yayılıyor. Yaşamın çetin şartlarda seyrettiği Djauze gezegeninden Corian Jon Scalia'nın en büyük hayali ise okyanus-gezegen Başkadeniz'in olağanüstü uzaygemileri Abisler'e pilotluk etmek. Ama onun küçük dünyasının bu dev hayali, sandığından çok daha büyük bir siyaset ve medya oyununa alet olmak üzere.İlk kitabın yorumu için burayı tıklayınız.
Abisler'e pilotluk edecek "inci"lerin seçimini eğlence sektörüne malzeme eden medyanın karşısında, Başkadenizli Maguelonne Ailesi, kadim ve değerli yoldaşları Abisler için kaygılı. Ancak geçmiş, unutulmuşları ve bilinmedikleriyle gizem dalgalarını kabartıyor... Bilimkurgunun tutkulu kalemi Danielle Martinigol'ün ünlü üçlemesi "100Dünya"nın ikinci macerasında insan, hayatın kendisi için haritalanmış sınırlarının ötesine bakarken; bireylerin iktidar, rant ve hırsla mücadelesi durmaksızın sürüyor.
İlk kitabı okumayanlar için spoiler içerebilir.
Ve 100Dünya üçlemesinin ikinci kitabı olan Başkadeniz'e Dönüş'ü okudum. Başkadeniz'e Dönüş kitabına geçmeden hemen önce ise ilk kitap olan 100ünya'nın Gizli Yüzü'nü tekrar hatırlayalım.
Bildiğiniz gibi Sandiane ve Mel birbirlerine kavuşmuş , Abisler'in gizemini tüm evren neredeyse öğrenmiş , Sandiane artık bir inci olmuştur. İlk kitabına ikinci kitapta karakterler çok değişiyor. Ve aradan 15 yıl gibi büyük bir zaman geçiyor. Sandiane ve Mel evlenmiş ve çok garip bir kız çocukları olmuştur. Aela. Serinin en farklı ve en sevdiğim karakteri rahatlıkla diyebilirim ki bu kitabın zaten büyük bir kısmı ve karaktere bağlı olarak ilerliyor. Fraklı ve yeni karakterler ya da ilk kitapta ön planda olmayan karakterler bu kitapta biraz daha ön plana çıkıyor. Yani, bir karaktere çok fazla bağlanmamaya çalışmak hem iyi hem kötü çünkü karakterinizin bir anda geri planda ya da bir anda ön plana çıkabiliyor. Danielle farkı bu olsa gerek diye düşünüyorum. Kitaba geri dönersek. 15 yıl gibi uzun bir zamanın geçiyor ve bu uzun zaman diliminde Abisler'in hem düşmanı hem de destekçileri çoğalıyor. Abisler yüzünden gruplaşmalar başlıyor. Ve Abisler'in incilerini seçmeleri için yarışma tarzında eleme usulüyle yapılacaktır. Burada karşımıza iki arkadaş çıkıyor: Corian ve Cem. Cem'in babası oğlunun bir inci olması istemektedir ama Cem ise Sandiane gibi önemli bir muhabir olmak istiyordur. Corian'ın ise inci olmak için elinden geleni yapıyordur ama bu onun için bir hayli zor. Seçmelere babasının zoruyla katılmak zorunda kalan Cem, Corian'nın da yardımıyla bir plan kurur. Bu plan ise Cem'in kimliği ve bilgileri ile Corian'nın katılmasıdır. Tabii, yüksek koruma ve önlemlere ile yapılan bu seçmelerde bu planı uygulamak çok zor ve maalesef başarısızlıkla sonuçlanıyor. Ama Corian için hâlâ geç değildir. Abis sanki yıllardır ve Corian'ı bekliyorlardır ve onsuz bir yere gitmemekte kararlıdırlar. İşte bundan sonra olaylar gelişiyor ve hareketli anlar başlamış oluyor. Benim için başarılı bir ikinci kitaptı ama eksiklikler olduğunu düşünmedim değil. Mesela ben Aela ve Corian'nın durumunun ilk görüşte gibi olmasını istemezdim. Sonuçta bir kitaba iki tane ilk görüşte aşk fazla, değil mi? Martinigol, bilim-kurguda gayet iyi ama bilim-kurguyu aşk ile birleştirmede başarısız olduğunu düşünüyorum. Sonuçta bilim-kurgu olup aşk olmayan kitaplar okudum ,en azından ilk kitapta yoktu. Sırf bu yüzden iki kitaptır puanları bir bir kırıyorum. Bakalım üçüncü kitabımızda sevmediğim tek kısım bu aşk mevzusu nasıl bir hal alacak. :)
*On8 Kitap'a sevgiler. :)
Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Neo Kitap
Dili: Türkçe
Yayınevi: Neo Kitap
Çevirmen: Cansu Kınalı
Kitap Kokusu Puanı: 4,5/5Bazen kurtuluş için aşkı seçmek gerekir...Her Şey Bitti Derken uzun zamandır beklediğim , çıktığı gün sevinçten havalara uçtuğum, arka kapak yazısına bakıp bakıp duygulandığım, aklıma geldikçe her karaktere ayrı ayrı tekrar aşık olduğum nadir kitaplardan biri.
Nastya tam 450 gündür konuşmuyorsa, gülmüyor ve ağlamıyorsa,
bir bildiği olmalı;
bazı günler sadece öfkesiyle ayakta durabiliyorsa,
bir umudu olmalı;
ayakları onu dönüp dolaşıp Josh’a götürüyorsa,
bir nedeni olmalı;
ve tam 450 gün sonra yeniden konuşmaya karar veriyorsa,
söyleyecekleri olmalı.
Josh hayatındaki herkesi teker teker kaybediyorsa,
bunun bir açıklaması olmalı;
etrafında görünmez bir güç kalkanıyla dolaşıyor, herkesten kaçıyorsa,
bir derdi olmalı;
ve kasabaya yeni gelen kıza Günışığım diyorsa,
bir sırrı olmalı.
Her Åžey Bitti Derken, hayat denen yapbozun parçalarını bir arada tutan ÅŸeyin sevmek olduÄŸunu bilenlerin, bir de günün en karanlık saatinde çıkagelip, “Her ÅŸey bitti demek için çok erken” diyecek bir günışığını bekleyenlerin hikâyesi.
“BaÅŸtan sona heyecan dolu, duygusal bir yolculuk. Benim için tartışmasız yılın en iyi kitabı.”
Colleen Hoover
“Çarpıcı bir ilk roman. Her Åžey Bitti Derken yüreÄŸimi çaldı, nefesimi kesti, canımı yaktı. Katja Millay’in lirik anlatımına kapılmamak imkânsız.”
Ann Aguirre
“Her Åžey Bitti Derken, kitapların eÄŸlendirmekten çok daha fazlasını yapabildiÄŸini hatırlatan bir roman. Katja Millay’in sözcükleri duygularınızı saklandıkları yerden çıkaracak, zihninizi ele geçirecek ve sonunda ayrılmaz bir parçanız olup çıkacak.”
Tough Critic Book Reviews
Her Şey Bitti Derken'İ alıp almama konusunda ikilemde kaldıysanız arka kapak yazısını bir kez daha okumanız bence almanıza yetecek kadar büyüleyici. Beni görende kitaptan çok arka kapak yazısını sevdi sanacak. -_-
Nastya, yaşadığı bir olay nedeniyle konuşmama kararı almış ve bu kararını 400 geçik gündür koruyordur. Ailesinden uzak teyzesinin yanında kalan Nastya 2 yıl ara verdiği okuluna burada tekrar devam edecektir. Nastya okula başlar ama giyim tarzı ve davranışları okul kuralların aykırı olunca kısa zamanda herkesin dilinde dolaşmaya başlar.
Josh, sevdiklerini kaybederek büyüyen ve artık kaybetmemek için sevmemeyi seçen yalnız kalmayı seven ve etrafında bir kalkan varmış gibi kimseyi yanına yaklaştırmayan bir karakter.
İki yaralı ruhun hikayesi. Birbirlerini iyileştirmeye çalışmadan birbirleri sayesinde iyileşen iki yaralı ruhun hikayesi.
Nastya, yaşadığı olay nedeniyle hayallerinden vazgeçmek zorunda kalır. Ünlü bir piyanist olma hayalleri sol elini neredeyse kaybetmesiyle son bulur. Hayata küsen ve ona bunu yaşatandan intikam alabilmek için nefes alan bu karakteri iyileştirmek bir hayli zor.
Nastya bir sır küpü. Hakkında son 100 sayfaya kadar hiçbir şey bilmediğiniz ya da bildiklerinizin doğru olup olmadığını bilmediğiniz bir karakter.
Tabii kitap hep böyle suskunlukla geçmiyor. Nastya 400 günün ardından ilk kez kapılarını ve sesini Josh için açıyor ve kitabın bundan sonrası ayrı bir boyut kazanıyor. Josh ve Nastya'nın konuşmaları, uyumları ve birlikte yaptıkları aralarındaki aşktan ziyade ortaya çıkan ve benim daha nasıl açıklayacağımı bilmediğim bir ilişki var. Sanki doğdukları günden beri yaşadıkları her şey ikisini bir araya getirmek için yaşanmış gibi.
Josh'un Günışığım dediği her sayfada Josh'a biraz daha aşık oldum. Diğer kitap yorumlarımda aşık olduğum karakterleri hepsini unutun ve Josh'ı bana verin yeter. O kadar büyük bir sevgim var. Nastya'nın ise yine ayrı bir yeri var.
Kitap sadece bu iki karakterin etrafında dönmüyor belki en güzeli de bu. Ana karakterler ile bağlantılı bir sürü yan karakterler var bu karakterler kitaba ve olay örgüsüne ayrı bir hava katmışlar. Biz sadece bu kitapta iki gencin hikayesini okumuyoruz. Yan karakterlerin ile önemi kaybetmediği bir kitaptan bahsediyorum burada. Okumanız için daha kaç tane daha sebep bekliyorsunuz ?
Her Şey Bitti Derken'i okuyalı ortalama 3 hafta oluyor ve ister istemez kitabın etkileri geçti ama bu kitap etkileyici değil anlamına gelmiyor. Ben bu kitabı gönül rahatlığıyla önerebilirim. Kitabın şimdiki zaman ile yazılmasından kaynaklanan çekincelerim vardı ama Millay'ın dili o kadar güzel ki. Beni hiç rahatsız etmedi ve umarım sizi de rahatsız etmez. Kitapta sevmediğim kısımlar az da olsa var. Mesela Nastya'nın gizemini son sayfalara kadar uzaması ve Nastya'nın gittiği zaman ne yaptığının meçhul olması ve SON. O nasıl bir sondur ya ! Sırf sonu yüzünden kitaptan puan kırdığım doğrudur. Öyle bir şekilde bitiyor ki ne tepki vereceğimi bilemedim. Bitti diye üzülsem mi , sonu yüzünden ağzım açık mı kalsa ya da mutlu gibi bitti diye mi sevinsem bilemedim.
Her Şey Bitti Derken'i okurken ağlamadım ama evet çok duygulandığım yerler oldu. Zaten yazarın ağlatma gibi bir derdi olduğunu sanmıyorum. Katja'nın tek derdi kalbimize dokunmak ve kalbimize dokunmanın yolunun ağlatmaktan geçmediğinin bilen nadir yazarlardan biri. Ağlatmadı ama ağlamaktan harap olduğum kitap Aynı Yıldızın Altında kitabından daha fazla etkiledi ve yeri gelmişken söyleyeyim daha güzeldi.
Ve son olarak kapağa değinmek istiyorum. Orijinal kapak ve diğer edisyonların bir kaçı hariç hepsini beğendim. Ama bizim kapak hiç olmamış ya. Böyle güzel bir kitap böyle kötü bir kapak ile basılmamalıydı diye düşünüyorum. Çeviri konusuna gelirsek de ben onu da çok beğendim. Herhangi bir yazım hatası da göze çarpmadı yani yayıncının tek kusuru kapak!
Kitabı alın , okuyun, okutun !
'' Büyünün ya da mucizelerin olmadığı bir dünyada yaşıyorum. Kâhinlerin veya şekil değiştiricilerin, meleklerin veya sizi kurtaracak süper kahramanların olmadığı bir yer burası. İnsanların öldüğü, müziğin dağılıp parçalandığı, her şeyin berbat olduğu bir yer. Gerçekliğin ağırlığıyla yere öyle bir yapışmış haldeyim ki, bazı günler ayaklarımı kaldırıp yürüyebildiğime bile şaşırıyorum.
'' Ve o zaman anlıyorum, aslında bana verdiğinin bir sandalye olmadığını. Bu bir davet, bir hoş geldin karşılaması. Bana oturacak bir yer değil, ait olacak bir yer veriyor.
Bu aralar sürekli ya etkinlik ya tag ya da mim üzerine yazılar yazıyorum. Yakın zamanda çok güzel kitaplara yorumlar gelecek ama biraz beklemeniz gerek. :) Şimdi gelelim yeni konumuza Hangisini Seçerdiniz? blogları takip ediyorsanız karşınıza mutlaka çıkmıştır. Sıra benim cevaplarıma geldi. :) Bir Kitap Delisi'ne beni etiketlediği için teşekkür ediyorum ve cevaplar...
1- Çok kitaptan oluşan seriler mi ya da tek kitaplar mı ?
Seri kitapları seviyorum ama tercihim tek kitaplar. Eğer yaşadığınız ülkede seri
kitaplar yarım yamalak yayınlanıyor ve özgü kelimeler ile dolu olan eserler farklı farklı çevirmenlerin eline düşüyorsa ve bu çevirmenlerin diğer kitaplardan haberi yoksa seri kitapları sevmemi bekleyemezsiniz. Evet bu konuda çok doluyum. Sırf devamı yok diye okumadığım ya da çevirisinde sorun var diye okumadığım bir sürü seri var. Ama tek kitapların tek sorunu kötü çeviri. O yüzden kesinlikle tek kitaplar.
2- Sadece kadın yazarları mı yoksa erkek yazarları mı okumak ?
Böyle bir ayrımım yok zaten kim kitabın konusunda önce yazarın cinsiyetine bakıyor ki. Ama kitaplığımda üstünlük kadın yazarlarda. Yani bu konuda seçim yapamam.
3- Kitapçıya gidip kitap almak mı , İnternet üzerinden kitap almak mı ?
Kitap kargosu beklemeyi her ne kadar sevmesem de internet üzerinden almak daha avantajlı olduğu için internet.
4- Film olan kitaplar mı dizi olan kitaplar mı ?
Ben ne film izlemeyi ne de dizi izlemeyi sevmiyorum hatta izlemiyorum bile desem yeridir. Bu yüzden bu konuda bir fikrim yok ama dizi olarak bir aralar bakındığım Game Of Thrones gayet başarılı. Film olarak izlediğim 3-5 tanesinde ise öyle çok hoşuma giden olmadı. Bu yüzden GOF sayesinde dizi kazanıyor.
5- Günde 5 sayfa okumak mı yoksa haftada 5 kitap mı ?
Haftada 5 kitap okuyan var mı ? Kesinlikle haftada 5 kitap.
6- Profesyonel bir yazar olmak ya da profesyonel bir yorumcu olmak ?
İşte benlik soru. Yazarlığa yeteneğim var mı yok mu bilmiyorum. Olsa da yazar olmayı düşünmem. Yorum işi tam benlik hatta profosyonel eleştirmen daha doğru olur. Çünkü bir şeyleri eleştirmeyi ya da yorum yapmayı çok seviyorum.
7- En sevdiğiniz 20 kitabı tekrar tekrar okumak mı yoksa her gün daha önce okumadığınız yeni bir kitabı okumak mı ?
Daha önce okumadığım yeni bir kitabı okumak daha mantıklı. Çünkü bir kitabı ne kadar çok okursan okudukça o kitabın eksiklerini göreceğime inanıyorum ve çoğu zaman öyle olduğu için sevdiğim kitapları öyle açar açar okumam.
8- Kütüphanede çalışmak mı kitap satıcısı olmak mı ?
Şimdi satıcı olsan ayak işi falan yaparsam hiç çekemem. O yüzden kütüphane diyorum hem satıcı olsan kitap mı okuyacaksın yoksa gelenlerle mi ilgileneceksin. Kütüphane tam benlik olur.
9- Favori türünüzden kitaplar okumak mı yoksa favori türünüz hariç diğer her türden kitaplar okumak mı ?
Favori bir türüm olsaydı bu soruya içtenlikle cevap verirdim ama maalesef yok. Olduğunu düşünerek cevap vereyim en iyisi. Her türü seçiyorum. Art arda aynı türü okumak beni çok sıkıyor bunun favori olduğunu düşünsem bile.
10 - Sadece fiziksel kitap kopyalarını okumak mı yoksa sadece e-kitap okumak mı ?
E-kitap zaten tercih etmiyorum. Kitabın kitaplığında yer kaplaması daha bir güzel oluyor.
Benim etiketlediÄŸim: Kitap,Kedi,Kahve :)
Kolay gelsin. :)
Gezgin Kitap KardeÅŸliÄŸi Blog Turu
12. GKK Blog Turu | Danielle Steel - Uzun Metrajlı Hüzünler | Yorum
9/01/2014 12:54:00 ÖS
Sayfa Sayısı: 400
Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Novella
Yayınevi: Novella
Çevirmen: Bahar Yaldız Çelik
Kitap Kokusu Puanı: 3/5Hayatı, iskambilden yapılmış bir kule gibiydi; yıkılması için tek bir hamle yeterdi...Daha önce size kitap , yazar tanıtımını ve çekilişi paylaştığım 12. Gezgin Kitap Kardeşliği Blog Turları'nda sıra kitabımızın yorumuna geldi. Onun öncesinde Rafflecopter için burayı Facebook sayfasındaki çekilişe katılmak için burayı tıklamanız yeterli.
Tallie Jones başarılı işlere imza atmış güzel ve ünlü bir Hollywood yapımcısıdır. Sağ kolu ve aynı zamanda en yakın arkadaşı olan asistanı Brigitte'in de onun bu başarısındaki payı büyüktür. Genç kadın mesleğindeki önlenemez yükselişin aksine ilişkilerinde aradığı mutluluğu uzun süre bulamaz. Ancak sonunda, kendisi gibi yönetmen olan sevgilisi Hunt'ın onun için doğru insan olduğuna inanır.
Her şeyin yolunda gittiğini düşündüğü sırada, yeni film için yatırımcının hesap denetimi istemesiyle, Tallie'nin hayatında dönüm noktası olacak gelişmeler yaşanır. Genç kadın ortaya çıkan mali sorunun, değer verdiği bu iki insanla bağlantısının olduğunu öğrendiğinde ise yıkıma uğrar ve kendini aklının ucundan bile geçmeyecek olayların içinde bulur.
Danielle Steel , dünya çapında 800 milyon üzerinde satış yapan , çoksatan listesinde 225 hafta kalan ve yazdığı romanların 22 tanesi televizyon için uyarlanan başarılı bir yazar. İlk romanını 1973 yılında yazmış ve o zamandan beri beni hayretler içerisinde bırakacak kadar büyük bir hızla yazmaya hiç ara vermeden devam etmiş. Öyle ki 1981 yılında 4 tane romanı yayınlanmıştır. Yılda bir romanı yazmayı bile çok gören ben için bir hayli şaşırtıcı ve etkileyici bir durum söz konusu.
Danielle Steel'in başarıları ve hızından sonra ana konumuz olan orijinal adı Betrayal (İhanet) Türkçe'ye ise Uzun Metrajlı Hüzünler olarak aktarılan ve bence orijinal isminden daha etkileyici.
Tallie Jones, Hollywood'un ünlü ve pasaklı yönetmeni. Tallie Jones, başarılı bir yapımcı ve yönetmendir ama bu başarısı maalesef özel hayatına pek uğramıyordur. Başarısız evlilikleri ve halen başarısız olmaya mahkum ilişkisi buna en iyi örnek. Başarılı ve zengin Hollywood ünlülerine çoğumuz imreniriz ama hayatları bizim magazin haberlerinden gördüğümüz kadar basit ve mutlu değil. Tallie Jones da bunun en iyi kanıtlarından. Dışarıdan bakılınca yakışıklı ve onu gerçekten sevdiğini düşündükleri bir sevgilisi var ve işin de oldukça başarılı olan Tallie'nin hayatı yeni filmi için hesap denetiminden çıkan sonuçla berbat bir hal almaya başlar. Tallie'nin hesaplarında her ay yüklü bir miktarda nakit para ortadan kaybolmaktadır ve bu durum yıllar öncesine dayanmasına rağmen şimdi fark ediliyor. Tallie'nin ve çalışanı bu paranın ve açıklamayan otel konaklamalarının peşinde düşer. Ve bundan sonra Tallie'nin hayatın seyri değişir. Yıllardır güvendiği,dostu dediği kişinin ve kollarından güven ve sevgi bulan sevgilisinin oyununa gelen saf Tallie bir anda ne yapacağını şaşırır. Evet , Tallie biraz saf bir karakter öyle ki sevgisi Hunt'ın yıllardır çevirdiği işleri öğrenmesine rağmen halen ona karşı sevgi hatta aşk beslemesi bana biraz güçsüz bir karakterle kaşı karşıya olduğumuz sinyallerini verdi. Aslında Tallie'nin güçsüz olması normal sonuçta başına gelenler kolay şeyler değil ama bence biraz daha dik durup ona bunları yaşatanlardan intikamını alabilirdi. Ama o zaman eline ne geçecekti ? Başkasının hayatının daha berbat olması vicdanını mı rahatlatacaktı ? Tabii ki,hayır. Kitabın başında yazan ''Bazen direnmek yerine yeniden başlamak gerekir...'' sözü tam da bu duruma uygun. Ve doğruyu söylemek gerekirse ben kitaptan çok bu sözden etkilendim.
Aslında konu ve işleyiş güzeldi ama ben Danielle Steel'in kalemini beğenmedim. Yazarın diğer kitaplarında da aynı dille mi yazıldı bilmiyorum. Bunu öğrenmek için kitabını alır mıyım onu da bilmiyorum. Bakıp göreceğiz artık.
Kitabın kapağı ise mükemmel. Diğer edisyonlara baktım ve Novella farkını gördüm. Kitabın iç tasarımı ve kapak kalitesi de oldukça güzel.
-Destek ve ilgilerinden ötürü Novella'ya teşekkürler. :)